Bu Yazı, Değişim İsteyenler İçin: Gelişimin Olmazsa Olmazı - Konfor Alanından Çıkış
- kendiyolun
- 24 Mar
- 2 dakikada okunur

Dillere pelesenk olmuş, hatta bir nevi çiğnemeyi sevdiğimiz bir sakıza dönüşmüş olan “Konfor alanından çıkış” üzerine pek çok yerde yazılan, çizilenlere, söylenenlere aşina olduğumuzu tahmin ediyorum. En azından, gelişime meraklı olup da bu konuda çabası olanlarımız için.
Bazı kavramlar, üzerinden tekrar tekrar geçilesidir. Hem gerçekten başka yolu olmadığı, yani aşırı isabetli oldukları için, hem de her üzerinden geçişte biraz daha ve farklı yönüyle idrak edildikleri için. Kendi adıma böyle bir dönemde olduğum, yani kendi konfor alanımı sorguladığım bir dönemde olduğum için zihnimden geçenleri, kollektif senteze katkı amacıyla paylaşmak istedim.
Bireyin gelişimi veya istediği değişimi yaratabilmesi için olmazsa olmazıdır konfor alanından çıkarak adımlar atması. Her zaman yaptığı şeyleri yapmaya devam ederek değişimin gelmeyeceğini anlayarak başlar bu süreç. Ardından, ne yönde ve nasıl bir adım atması gerektiğine karar vermesi gerekir. Bunu bir grafikle gösterdiğimizde; merkezinden dışına doğru ok çizilmiş çemberle sembolize ederiz. Çemberin dışına taşmış ok boyunca ilerleyen kişi;
· rahat değil ama alışkın olduğu,
· risksizlik illüzyonuna kapıldığı,
· eskiden memnun olduğu koşulları elde ettiği
ortamı bırakıp bir bilinmezlik alanına girer. Burası rahatsız bir yerdir. Eski davranışlarını (bir veya bir kaçını) bırakmıştır. Belki yerine yeni bir davranış koymuştur. Çevresinde gördüğü sonuçlar da farklı (tanıdık değil) ve rahatsız edicidir. Alışkın olmadığımız şeyleri yaparken, yerine oturmaz, uygunsuz gibi gelir veya daha önce karşıladığımız bazı ihtiyaçları karşılayamaz, bir şeylerden mahrum hale geliriz. Uzaktan şekle bakarsak, yeni ve daha büyük bir çemberin içindeyizdir. (Bu aslında, kaslarımızın güçlendiği ve daha fazlasını başarabildiğimiz yeni bizi tanımlayan çemberdir ama erken evrede kavraması güçtür.)
Tüm bunlardan bahsetme ve kendime hatırlatma sebebim ise şu: Bireysel bazda baktığımız sürece, bu yük bize gereksiz, kalkışılan değişim yolu anlamsız görünecektir. Kendimizi yalnız da hissedebiliriz. Tıpkı uzaya yollanmaya çalışılan bir cismin, dünyanın güçlü çekim etkisinden bağımsızlaşabilmesi için roket gerektirmesi gibi, fazlaca güç de gerektiriyor olabilir. O gücü verdiğimizde nereye ulaşacağımızı göremiyorsak, bu gücü harcamak mantıksızlaşabilir. Tam bu nedenle; bireysel bakmayı bırakıp, etrafımızda bir çok insanın da kendi konfor alanlarından dışarıya doğru hareket etmeye çabaladığını ama aynı nedenlerle (yani anlamsız olacağı yargısıyla) zorlandığını veya vazgeçtiğini görmek bence dinamikleri değiştirir. Aslında hiçbirimiz birbirimizden bağımsız değiliz. Bir sistemin içinde, görünmez iplerle bağlı, yaptıkları ve yapmadıkları birbirini etkileyen varlıklarız. Ve aslında hepimiz ellerimizi birbirimize uzatarak, kendi çemberimizin dışında doğru bireysel gelişimimizi gerçekleştirebiliriz. Bunu çok sayıda kişi olarak yaptığımızda, ihtiyaç olan roket yakıtı da sağlanmış olur, anlamlı da görünmeye başlar.
Eğer önünde değişime uğraması gerektiğini düşündüğün bir durum görüyorsan ve “Ben ne yapabilirim ki? Gücüm yetmez.” diyorsan, önce kendi hayatına bir bak. Hangi konforundan vazgeçmeyi seçebilirsin? Çabayla, emekle, başarıyla bir yerlere geldiysen, bir çok da konfor edinmişsindir, yani yakıt depon aslında sandığından daha doludur. İkinci adımda, etrafına bak ve değişimi isteyen, çabalamaya niyeti olan kardeşlerini fark et, gözlerinin içine bak. Elini uzat, el ele tutuşun. El ele tutuşarak vazgeçtiğimiz konforların yaratacağı etki gücü, hepimizi niyetlendiğimiz değişime tek başımıza olacağından daha çok yaklaştırır.
Bugünkü sorum: Değişim istiyorsan, hangi konforundan gönül rızasıyla vazgeçersin ve etrafına da bunu göstermeyi istersin?
Comments